Velayet Hakkı
Velayet Hakkı Bulunmayan Kimsenin Çocuk ile İletişim Hakkı
Kıymetli okuyucularım merhaba. Sizlere meslek hayatım içerisinde çok sık sorun yaşandığına şahit olduğum çocukla kişisel ilişki kurma hakkı ile ilgili detaylı bilgi sunacağım.
Daha önceki yazılarımda velayet kavramı ile ilgili bilgiler paylaşmıştım. Bu yazımda ise velayet konusu kadar önemli olan ve velayet hakkı bulunmayan anne veya babanın çocukla nasıl şahsi ilişki kurabileceği hususuna mevzuat hükümleri çerçevesinde değinmeye çalışacağım.
Kısaca düzenlemelerin özüne değinmek gerekirse; velayet çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal bir haktır. Çocuğun iyi bir eğitim görmesi, sağlıklı bir yaşam sürmesi ve iyi bir birey olarak yetiştirilmesi için hem velayet konusu hem de çocukla şahsi ilişki kurulması konusu iyi anlaşılmalı ve bu hakka sahip olan anne ve babanın bu yetkiyi suiistimal etmemesi gerekmektedir. Zira hem velayette hem de çocukla şahsi ilişki kurulması konusunda esas olan çocuğun üstün yararı ve geleceğimiz olan çocukların en iyi şekilde yetiştirilmesi için uygun koşulların müşterek şekilde sağlanmasıdır.
Yasal düzenlenemeye bakacak olursak; ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Çocukla kişisel ilişki kurma, dayanağını Türk Medeni Kanunumuzun 323.maddesi ile 325. maddesinde almaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesine göre; “Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir” düzenlemesi yer almaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesine göre ise; “Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir” ifadesi yer almaktadır.
Madde metninden hareketle çocukla şahsi ilişki kurulması hususu için şunu söylemek mümkündür. Henüz ergin olmayan çocuğun anne ve baba ile kanunun belirtmiş olduğu kişisel ilişki kurma hakkına sahip kişiler arasında içeriği mahkeme kararı ile belirlenen, çocuğun üstün menfaati nazara alınarak çocuğun hem ruhen hem de bedenen gelişimine olumlu manada katkı sunan hukuki bir süreçtir. Yani aslında çocukla şahsi ilişki kurma velayet hakkı gibi kapsamlı olmayıp mahkemenin kararında şahsi ilişkinin nasıl kurulacağı tüm yönleriyle belirtilmektedir.
Velayet hakkına sahip olmayan eşin bir mahkeme kararına dayanılarak çocuğuyla görüşme, çocuğuyla belirli dönemlerde vakit geçirme şeklindeki çocukla şahsi ilişki kurulması çocuğun annesine veya babasına karşı yabancılaşmaması adına son derece önemlidir.
Nitekim boşanma davalarını takip eden bir avukat olarak boşanma sürecinde müşterek çocuklarla ilgili şahit olduğum durumların başında çocukların anne veya babalarını kaybetme veya bir daha onları görmeme endişesi gelmektedir. Haliyle bu kaygının en aza indirilebilmesi adına velayet hakkına sahip olan taraf, velayet hakkına sahip olmayan tarafın çocukla şahsi ilişki kurması konusunda çocuğun geleceği üzerindeki etkileri de dikkate alarak hareket etmeli ve bu konuda gerekli kolaylığı sağlamalıdır.
Yine başka bir husus ise velayete ilişkin taleplerde veya şahsi ilişki kurulması yönünde karar alınmadan önce Yüksek mahkeme çocukların üstün yararı dikkate alınarak beyanlarının alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Nitekim YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS 2017/2-3117 KARAR 2018/1278 sayılı kararında özetle; İdrak gücüne sahip sekiz ve üstü yaş çocuklar kendilerini ifade edebilirler. Bu sebeple velayet davasında karar vermeden önce çocuğa; “anneni mi, babanı mı istiyorsun” sorusu yöneltilmeli ve bunun sonucundan karar verilmelidir ifadesine yer vermiştir.
Çocukla kişisel ilişki kurulmasında esas olan çocuğun üstün menfaati olduğu için haklı neden olmaksızın çocukla kişisel ilişki kurulmasını engelleyen eş hakkında çocuğun yararı göz önünde bulundurularak velayete ilişkin mevcut durumun değiştirilmesi davası açılabilmektedir.
Böylesi önemli bir konuda hem anne ve baba olarak hem de çocuğunuzun mağdur olmaması adına bir avukattan hukuki yardım almak ve süreci avukat desteği ile sürdürmek yararınıza olacaktır.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.
Kıymetli okuyucularım merhaba. Sizlere meslek hayatım içerisinde çok sık sorun yaşandığına şahit olduğum çocukla kişisel ilişki kurma hakkı ile ilgili detaylı bilgi sunacağım.
Daha önceki yazılarımda velayet kavramı ile ilgili bilgiler paylaşmıştım. Bu yazımda ise velayet konusu kadar önemli olan ve velayet hakkı bulunmayan anne veya babanın çocukla nasıl şahsi ilişki kurabileceği hususuna mevzuat hükümleri çerçevesinde değinmeye çalışacağım.
Kısaca düzenlemelerin özüne değinmek gerekirse; velayet çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal bir haktır. Çocuğun iyi bir eğitim görmesi, sağlıklı bir yaşam sürmesi ve iyi bir birey olarak yetiştirilmesi için hem velayet konusu hem de çocukla şahsi ilişki kurulması konusu iyi anlaşılmalı ve bu hakka sahip olan anne ve babanın bu yetkiyi suiistimal etmemesi gerekmektedir. Zira hem velayette hem de çocukla şahsi ilişki kurulması konusunda esas olan çocuğun üstün yararı ve geleceğimiz olan çocukların en iyi şekilde yetiştirilmesi için uygun koşulların müşterek şekilde sağlanmasıdır.
Yasal düzenlenemeye bakacak olursak; ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Çocukla kişisel ilişki kurma, dayanağını Türk Medeni Kanunumuzun 323.maddesi ile 325. maddesinde almaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesine göre; “Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir” düzenlemesi yer almaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesine göre ise; “Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir” ifadesi yer almaktadır.
Madde metninden hareketle çocukla şahsi ilişki kurulması hususu için şunu söylemek mümkündür. Henüz ergin olmayan çocuğun anne ve baba ile kanunun belirtmiş olduğu kişisel ilişki kurma hakkına sahip kişiler arasında içeriği mahkeme kararı ile belirlenen, çocuğun üstün menfaati nazara alınarak çocuğun hem ruhen hem de bedenen gelişimine olumlu manada katkı sunan hukuki bir süreçtir. Yani aslında çocukla şahsi ilişki kurma velayet hakkı gibi kapsamlı olmayıp mahkemenin kararında şahsi ilişkinin nasıl kurulacağı tüm yönleriyle belirtilmektedir.
Velayet hakkına sahip olmayan eşin bir mahkeme kararına dayanılarak çocuğuyla görüşme, çocuğuyla belirli dönemlerde vakit geçirme şeklindeki çocukla şahsi ilişki kurulması çocuğun annesine veya babasına karşı yabancılaşmaması adına son derece önemlidir.
Nitekim boşanma davalarını takip eden bir avukat olarak boşanma sürecinde müşterek çocuklarla ilgili şahit olduğum durumların başında çocukların anne veya babalarını kaybetme veya bir daha onları görmeme endişesi gelmektedir. Haliyle bu kaygının en aza indirilebilmesi adına velayet hakkına sahip olan taraf, velayet hakkına sahip olmayan tarafın çocukla şahsi ilişki kurması konusunda çocuğun geleceği üzerindeki etkileri de dikkate alarak hareket etmeli ve bu konuda gerekli kolaylığı sağlamalıdır.
Yine başka bir husus ise velayete ilişkin taleplerde veya şahsi ilişki kurulması yönünde karar alınmadan önce Yüksek mahkeme çocukların üstün yararı dikkate alınarak beyanlarının alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Nitekim YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS 2017/2-3117 KARAR 2018/1278 sayılı kararında özetle; İdrak gücüne sahip sekiz ve üstü yaş çocuklar kendilerini ifade edebilirler. Bu sebeple velayet davasında karar vermeden önce çocuğa; “anneni mi, babanı mı istiyorsun” sorusu yöneltilmeli ve bunun sonucundan karar verilmelidir ifadesine yer vermiştir.
Çocukla kişisel ilişki kurulmasında esas olan çocuğun üstün menfaati olduğu için haklı neden olmaksızın çocukla kişisel ilişki kurulmasını engelleyen eş hakkında çocuğun yararı göz önünde bulundurularak velayete ilişkin mevcut durumun değiştirilmesi davası açılabilmektedir.
Böylesi önemli bir konuda hem anne ve baba olarak hem de çocuğunuzun mağdur olmaması adına bir avukattan hukuki yardım almak ve süreci avukat desteği ile sürdürmek yararınıza olacaktır.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.