Sosyal Medya Yazışmalarının Delil Niteliği Üzerine İnceleme
Mobil uygulamaların günümüzde ne kadar değerli olduğu malumunuzdur. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte WhatsApp, Instagram, Facebook, Telegram vs. birçok uygulama günlük hayatımızda büyük bir yer edinmiştir. Bahsi geçen uygulamalar neredeyse herkes tarafından kullanılmakta olup günlük konuşmaların birçoğu bu uygulamalar üzerinden yapılmaktadır. Biz bu makalemizde sosyal medya üzerinden yapılan yazışmaların delil olarak kabul edilip edilmeyeceği ya da hangi durumlarda delil olarak kabul edilebileceği gibi hususları aydınlatmaya çalışacağız.
Mahkemeye sunulacak bütün delillerin hukuka uygun olarak edinilmiş olması gerekmektedir. Bu husus son derece önemlidir. Hukuka aykırı elde edilmiş bir delil mahkemece hükme esas alınmayarak değerlendirilmeyeceği gibi cezai sorumluluk da doğurması olasıdır. Örneğin bir kimsenin rızası ve izni olmaksızın Instagram, Facebook, Twitter hesabına güvenlik önlemlerini devre dışı bırakılarak girilmesi halinde TCK m.243’de düzenlenen bilişim sistemine girme suçu oluşacaktır. Başka bir örnek vermek gerekirse iki veya daha fazla kişi arasında gerçekleşen WhatsApp yazışmalarının karşı tarafın rızası olmadan alenen paylaşılması halinde TCK m.132’de düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu oluşabilir. Ayrıca şartları mevcutsa özel hayatın gizliliğini ihlal suçu da meydana gelebilir. Yine şartları mevcutsa TCK m.135’deki kişisel verilen kaydedilmesi ve TCK m.136’daki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu da oluşabilir.
Peki, gelelim asıl sorunumuza. Sosyal medya yazışmaları hangi hallerde delil niteliği kazanmaktadır? Öncelikle bu soruya net bir cevap vermek zordur. Nitekim delil olarak kabul edilebilmesi için yukarıda da bahsettiğimiz üzere delil hukuka uygun olarak ele geçirilmelidir. Uygulamada “fruit of the poisonous tree” yani “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir.” ilkesi yer edinmiş olup bu ilke gereğince eğer delil hukuka aykırı olarak ele geçirilmişse ispat aracı olarak kullanılamayacaktır. Aşağıda sosyal medya üzerinden yapılan yazışmaların hangi davalarda delil olarak kabul edildiğinin değerlendirilmesi Yargıtay Kararları ile birlikte yapılacaktır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.06.2020 tarihinde verdiği karar ile elektronik ortamda yapılan yazışmaların delil değeri taşıdığını ve mail yazışmalarının belge niteliği taşıdığı kabul etmiştir. Yargıtayın kararı şu şekildedir:
“Asıl davaya yönelik davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı, davalı avukat tarafından vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda sonuca gidilerek davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda; taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığı tespiti ile vekalet ücreti hesaplanmıştır. Oysa davalı avukat tarafından davacıya gönderilen 2.9.2009 tarihli mail yazışmasında; SHK’ya açılacak dava ile ilgili döküm yapılarak, masraf olarak 5.800,00 TL, 2.000,00 TL bilirkişiden alınan bilgilendirme ücreti ve bakiye 8.000,00 TL vekalet ücretinin kaldığı belirtilerek bu ücretin ödenmesi istenmiş, parantez içerisinde kalan bakiye açıklanırken 10.000,00 TL olan rakamdan itiraz dilekçesi yazılmasının sonrasında 2.000,00 TL ödendiği açıklaması bulunmakta olup, mahkemece belirtilen mail yazışmasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nın 199. Maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yargıtay, hesap sahibinin bilgisi ve rızası dışında WhatsApp yazışmalarının ya da paylaşımlarının dosyaya delil olarak sunulduğuna ve bu yazışmaların hukuka aykırı olarak ele geçirildiğine hükmetmiştir:
"Ayrıca, sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında (facebook/WhatsApp) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakati ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 Sayılı HMK’nın 189/2. maddesi kapsamında hukuka aykırı delil kabul edilmesi gerekir.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/14742 Esas 2017/2577 Karar 07.03.2017 tarihli ilamı)
Yine farklı bir uyuşmazlıkta işe iade davasında davacı ile amirinin WhatsApp ve mail yazışmaları delil olarak kabul edilmiş olup işveren tarafından yapılan feshin geçerli olduğuna hükmedilmiştir.
“Dosya içeriğinde davacıyla amiri ...’nın mail ve WhatsApp yazışmalarının sunulduğu, bu yazışmalardan davacı ve ... arasındaki konuşmalarda üslubun ve içeriğin ast üst ilişkisini ihlal eder nitelikte olduğu, tarafların da kabulünde olduğu üzere davacının sürekli kendisine iş verilmediği veya işyerinde şikayetlerine cevap verilmediği gibi konularda şikayetçi olduğu, amirine çalışma düzenini bozacak sıklıkta şikayet içeren mailler yazdığı, davranışlarının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı ve işin yürütümüne engel olduğu, iş ilişkisinin işveren açısından çekilmez hal aldığı anlaşılmaktadır. Davacının iş sözleşmesinin feshi davranışlarından kaynaklanan geçerli nedene dayanmaktadır. Davanın reddi gerekirken hatalı gerekçe ile kabulü hatalıdır.”
Peki ceza davasında sosyal medya yazışmaları hukuka uygun bir delil olarak kabul edilmekte midir? Yargıtay, işyerinde hırsızlık suçlamasıyla yargılanan işçinin, kendisini fark eden müştekinin cep telefonuna gönderdiği mesajı “hukuka uygun delil” olarak kabul etmiştir. Yargıtay, mesajın hukuka uygun delil olarak kabul etmesinin nedenini de şöyle açıklamıştır:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi ile TC. Anayasasının 36. ve 5237 sayılı TCK nın 26/2. maddelerinde düzenlendiği üzere, hakkın kullanılması bir hukuka uygunluk nedenidir. İddia ve savunma hakkı da; hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir haktır. Bu itibarla; mesaj delili hukuka uygun kabul edilip diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, mezkûr kararda olduğu gibi suçun sübuta erdiği sonucuna varılmıştır.”
Sosyal medya üzerinden
yapılan yazışmalar boşanma davasında delil olarak değerlendirilir mi?
Öncelikle boşanma davasının tarafları arasında geçen konuşmaların ekran görüntüsünün alınarak dosyaya delil olarak sunulması mümkündür. Çünkü bu konuşmalar boşanma davası taraflarının arasında meydana gelmiş olduğundan özel hayatın veya haberleşmenin gizliliğinin ihlali suçu oluşmayacaktır. Peki eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle yaptığı konuşma boşanma davasında delil olarak sunulabilir mi? Bu konuşma hukuka aykırı yollarla elde edilirse boşanma davasında delil olarak kullanılamayabileceği gibi sunan taraf açısından ceza davasının açılmasına bile sebebiyet verilebilecektir. Mesela eşlerden birinin diğer eşin telefonuna girerek WhatsApp görüşmelerini ekran görüntüsü aldığında ve bu görüşmeleri mahkemeye sunduğunda mahkemece delil hukuka aykırı yolla elde edildiği için kabul edilmeyecektir. Ayrıca bu durumda haberleşmesinin gizliliğini ve özel hayatının gizliliğini ihlal suçları da oluşabilecektir.
Aklınıza şu soru da büyük ihtimalle gelecektir: WhatsApp, Instagram veya Facebook üzerinden yapılan yazışmaların mahkeme tarafından istenilmesi mümkün müdür? Maalesef bu mümkün değildir. Nitekim bahsi geçen uygulamaların hizmet sağlayıcıları Amerika’da bulunmaktadır. Bundan dolayı mahkemece yazı yazılarak WhatsApp, Instagram ya da Facebook yazışmalarının istenilmesi mümkün değildir. Ancak taraflarca telefonlar sunulursa, telefonlar bilirkişi marifetiyle incelenerek yazışmalar tespit edilebilir.
Yukarıda detaylıca
açıklandığı üzere sosyal medya yazışmalarının delil olarak kabul edilmesi bazı
hallerde mümkün iken bazı hallerde mümkün değildir. Öncelikle dikkat edilmesi
gereken husus delilin hukuka aykırı olarak ele geçirilip geçirilmediğidir.
Nitekim hukuka aykırı olarak ele
geçirilen delillerin mahkemece dikkate alınmayacağı
aşikar olup cezai sorumluluk da doğurabileceği ortadadır.
Yazımın sonuna gelerek
şu hususu önemle belirtmek isterim. Hangi durumlarda sosyal medya
yazışmalarının delil olarak kabul edileceği her somut olay açısından ayrı ayrı
ele alınması gerekmekte olup bu deliller mahkemeye sunulmadan önce bir avukata
danışılması son derece elzemdir.
Yazımı Pierre Calamanderi’nin hukuku tanımladığı
müthiş sözüyle bitirmek istiyorum:
“Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Hukuk ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir.”
Av. Sadık Emre KOCAKAPLAN