İdarenin Hizmet Kusuru
Kıymetli okuyucularım, bu haftaki yazımda idarenin hizmet kusuru neticesinde başvurulacak yasal yollara mevcut düzenlemeler çerçevesinde değinmeye çalışacağım.
Öncelikle “hizmet kusuru” idareninin kusura dayanan sorumluluğunu ifade etmektedir. Hizmet kusuru, idarenin işleyişindeki aksaklıkları yani idarenin yerine getirmesi gereken kamu hizmetini eksik olarak yerine getirmesini, yerine getirmesi gereken kamu hizmetinde gecikme olmasını veya bu kamu hizmetinin hiç yerine getirilmemsini ifade etmektedir. Kısaca idarenin hizmet kusurundan bahsedebilmek için her şeyden önce idarenin kusuru mevcut olmalıdır.
Nitekim 1982 Anayasasının 125.maddesi de ‘’İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu ve idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu vurgulamaktadır. Hizmet kusuru idarenin bir eylemi sonucu gerçekleşebileceği gibi idarece tesis edilen bir işlem sonucu da hizmet kusuru gerçekleşmiş olabilir.
İdarenin hizmet kusuru bir idari işleme dayanıyorsa ilgililer iptal davası açabilecekleri gibi iptal davasıyla birlikte özel hukuktaki maddi ve manevi tazminat davasının benzeri olan tam yargı davasını da açabilirler.
İdarenin hizmet kusuruna şu örnekler gösterilebilir;
İdarenin yol yapımı ve bakımı esnasında yeterli ve gerekli önlemi almamasından dolayı kişilerin zarar görmüş olması,
Devlet hastanesinde kişiye yanlış tedavi uygulanması ve kişinin bundan zarar görmesi,
Kamu görevlisinin idari işlemi kamu hizmeti dışına çıkarak keyfi olarak tesis etmesi ve kişilerin bu işlemde zarar görmesi,
Belediyenin yapmış olduğu çalışmalarda açılan çukurun kapatılmaması ve kişinin bu çukura düşüp yaralanması veya ölmesinden dolayı uğranılan zarar,
Kış mevsiminde kar ve buzların temizlenmeyerek kişinin merdivenden düşüp yaralanması veya ölmesi olayında hizmet kusuru vardır,
İdari Yargılama Usulü Kanununun düzenlemesine baktığımızda idari işlemler için dava açılmadan önce idareye başvuru zorunluluğu söz konusu olmayıp idari eylemler için ise idareye karşı tazminat davası (tam yargı davası) açılmadan önce idareye başvurulması ve idareden ‘ön karar’ alınması gerekmektedir.
İlgili hükümler şu şekildedir;
Üst makamlara başvurma:
Madde 11- İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.
İptal ve tam yargı davaları:
Madde 12- İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.
Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması:
Madde 13- İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
İdari davalarda genel yetki:
İdari davalarda yetkiyi düzenleyen İdari Yargılama Usulü Kanunu’nu hem genel yetkili mahkemeyi belirtmiş hem de tam yargı davaları için de özel yetki kurallarına yer vermiştir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun idari davalarda genel yetki başlıklı 32.maddesi şu şekildedir; göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. Bu Kanunun uygulanmasında yetki kamu düzenindendir.
Tam yargı davalarında yetki:
Madde 36 – İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla:
a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,
b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,
c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer İdari mahkemesidir.
Tam yargı davalarında ilgililer dava açmada yetki konusunda seçimlik haklara sahip olacak şekilde dava açabileceklerdir.
Huzurlu bir hafta geçirmeniz dileğimle.