Mirasçılık Nedir
Kıymetli okuyucularım, bu haftaki yazımda mirasçılık kavramını ve kimlerin mirasçı olabileceğini mevzuat hükümleri çerçevesinde sizlere açıklamaya çalışacağım.
Kısaca mirasın tanımı;
Bir kimsenin, ölümü üzerine mirasçılarına kalan haklan, malları ve borçlarıdır. Mirasın bir kısmı vasiyet edilen bir kimseye de kalabilir. Kanuni mirasçılar ana, baba, dede, torun, evlat ve diğerleridir. Ölümden sonra hüküm ifade etmek şartıyla mirasın tamamını, ya da bir kısmını almak üzere tayin edilen kimse ise atanmış mirasçı diye anılır. Devlet de bir dereceden sonra kanuni mirasçılardan sayılır. Nitekim ölenin hiç mirasçısı yoksa veya tüm mirasçılar mirası reddederse miras tüm hak ve borçlarıyla devlete geçer. Eğer mirasçı tek kişi ise mirasın tamamı ona kalır. Mirasçı birden fazlaysa kanunun gösterdiği oranlar çerçevesinde miras paylaştırılır. Vefat eden kimsenin geride bırakmış olduğu ve paylaşıma konu olan maddi değere tereke (mal varlığı), mirasta hak sahibi olana varis (mirasçı), vefat edip miras bırakan kimseye ise muris denilir.
Mirasın reddi nedir?
Türk Medeni Kanunumuzun 606. maddesine göre; miras, üç ay içinde mirasçılar tarafından reddedilebilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için ise miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Belirtilen süre içerisinde mirasçılar mirası reddetmediği takdirde miras tüm hak ve borçlarıyla bir bütün olarak mirasçılara intikal eder.
İki tür mirasçıdan bahsedilebilir. Yasal mirasçı ve atanmış mirasçı. Yasal mirasçı isminden de anlaşılacağı üzere kanun gereği miras bırakanın tüm alacaklarına sahip olup yine miras bırakanın borçlarından da külli halde sorumlu olan kişidir. Yasal mirasçılar, miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eştir. Atanmış mirasçı ise vefat edenin vefatından önce mal varlığından bir kısmını kendisine verildiği kimsedir ve atanmış mirasçının sorumluluğu tüm mal varlığı üzerinde olmayıp atanmış mirasçı sadece kendisine bırakılan mal varlığı miktarıyla sorumludur.
Miras hukukumuzda derece (zümre) sistemi benimsenmiştir. Mevzuatımızda üçüncü zümre dahil üçüncü zümreye kadar mirasçılık kabul edilmiştir. İlgili yasal hükümlerce zümre sistemine göre bir önceki derecede bir mirasçının yer alması sonraki zümredekilerin mirasçılığını engeller. Yine zümre ve kök başları da altsoyun mirasçılığını engeller. Mesela vefat edenin oğlu hayatta ise miras annesine veya torununa geçmez.
1. derece (zümre) 2. derece (zümre) ve 3. derece (zümre) mirasçıları kimlerdir?
1. derece (zümre) mirasçılar; Miras bırakanın ölümü üzerine birinci derece (zümre) mirasçıları onun altsoyudur. Altsoy, miras bırakanın çocukları, torunları ve torunlarının da çocuklarını kapsayacak şekilde devam eder. Vefat edenin çocukları zümre başı olarak kabul edilmektedir. Miras bırakanın çocukları eşit şekilde mirasçılık hakkına sahiptir. Çocuklar muristen önce ölürse onların da miras payı aynı şekilde çocuklarına geçer. Örneğin; miras bırakan “Ahmet” 05.05.2018 tarihinde ölmüş, Ahmet’in oğlu olan “Mehmet” ise 05.05.2018 tarihinden önce ölmüş olsun. Mehmet’in miras payı kendi mirasçılarına geçer. Bununla birlikte Mehmet’in önce ölmesi durumunda eşi ve varsa evlatlığı, Ahmet’ten gelen mirastan hak sahibi olamazlar.
2. derece (zümre) mirasçılar; Miras bırakanın ölümü üzerine ikinci derecede (zümrede) miras hakkına sahip olan mirasçılar, miras bırakanın (murisin) ana ve babasıdır. Anne-babanın mirasçı olabilmesi için ilk derecede hiç mirasçı kalmamış olması gerekir. Kısaca altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları, ana ve babasıdır. İkinci derecede mirasçı olan ana ve baba eşit miras paylarına sahiptir. Eğer miras bırakanın ana ve babası kendisinden önce ölmüş ise bu durumda bunların altsoyları halefiyet yoluyla mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Yani aslında burada miras bırakanın kardeşleri mirasçı konumuna geçecektir. Eğer anne veya baba tarafının herhangi birinde hiç mirasçı yok ise bütün miras diğer tarafa kalacaktır.
3. derece (zümre) mirasçılar; Miras bırakanın ölümü üzerine üçüncü derece (zümre) mirasçılar vefat edenin büyükanne ve büyükbabasıdır. Ancak bunların mirasçı olabilmeleri için birinci derecede (zümrede) ve ikinci derecede (zümrede) mirasçı olmaması, yani miras bırakanın altsoyunun, ana ve babası ile onların alt soyunun miras bırakandan önce ölmüş olması gerekir. Miras bırakanın (murisin) kendisinden önce ölmüş olan büyükanne ve büyükbabasının yerlerini halefiyet yoluyla kendi altsoy mirasçıları alacaktır.
Mirasçılıkta evlilik dışı çocukların durumu;
Türk Medeni Kanunu’nun 498. maddesine göre; evlilik dışında doğmuş ve soy bağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş olan çocuklar baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar. Yani onlarda altsoy mirasçılar gibi mirastan eşit pay alırlar.
Mirasçılıkta evlatlığın mirasçılık durumu;
Türk Medeni Kanunu’nun 500. maddesine göre; evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar. Yani evlatlığın aslında iki mirasçılığı kabul edilmektedir. Evlatlık hem evlat edinene hem de biyolojik ailesine mirasçı olmaktadır. Buna karşın evlat edinen ise evlatlığa mirasçı olamamaktadır.
Mirasçılıkta sağ kalan eşin durumu;
Türk Medeni Kanunu’nun 499.maddesine göre, sağ kalan eş, birlikte bulunduğu dereceye (zümreye) göre miras bırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur.
1- Miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri.
2- Miras bırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı.
3- Miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
Devletin mirasçı olma durumu;
Türk Medeni Kanunu devletin de mirasçılığını düzenlemiştir. İlgili hükme göre; mirasçısı olmayan ölen kimsenin mirası Devlete geçer. Yani devletin mirasçılığı yasal veya atanmış mirasçıların olmaması yahut mevcut tüm mirasçıların mirası reddetmiş olmaları hallerinde oluşabilecek istisnai bir durumdur.
Keyifli bir hafta geçirmeniz dileğimle.